Loading

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Psikoterapi ve Tinsellik - 2

Merhamet ve Metanet, sf 213-241.
Edith Zundel'in Ken Wilber ile yaptığı "Psikoterapi ve Tinsellik" konulu röportaj..

Kısım 1  -  Kısım 2  -  Kısım 3  -  Kısım 4  -   Kısım 5  -  Şekil


Edith'in heyecanı bana da bulaşmıştı. Sorudan soruya ilerledikçe, daha da fazla gülümsüyordu, hiç yorulmuşa benzemiyordu. Edith'e içecek bir şeyler ikram ettim.

EZ: Sanırım şimdi soracağım soru şu; ezoterik din ile psikoterapi arasındaki ilişki nedir? İkisi de bilinci etkilediğine ve ruhu sağalttığını iddia ettiğine göre, meditasyon ve psikoterapi arasındaki ilişki nedir? Bu konuyu, Transformations of Consciousness adlı kitabınızda, derinlemesine incelemişsiniz. Belki şimdi, bu sunumu kısaca özetleyebilirsiniz.

KW: Pekala, sanırım benim için bunu anlatmanın en kolay yolu, Transformations’daki diagramı (şekile bakınız) açıklamak olacak. Bütün hadiseyi kapsayan fikir oldukça basit: Gelişim ya da ilerleme, en az gelişmiş ve en az tamamlanmış olandan, en çok gelişmiş ve en çok tamamlanmış olana kadar, bir seri safha ya da seviyeden meydana gelir. Tahminen bir düzine kadar değişik gelişim seviyesi ve seviye çeşidi vardır, ben bunlardan en önemli dokuzunu seçtim. Bunlar birinci sütunda gösterilmiştir; "bilinçliliğin temel yapıları".

     Şimdi, öz safha safha ilerledikçe, şeyler görece daha iyiye ya da görece daha kötüye gidebilir. Eğer her şey iyi giderse, öz normal bir şekilde gelişir ve görece daha iyi bir şekilde bir sonraki safhaya geçer. Ama birşeyler, belirli bir safhada devamlı olarak kötü giderse, o zaman çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir. Bu hastalığın ve bu nevrozun çeşidi problemlerin yaşandığı safha ya da seviyeye bağlıdır.

     Başka bir deyişle, gelişimin her safha ya da seviyesinde öz, kesin yükümlülüklerle karşılaşır. Bu yükümlülüklerin nasıl yerine getirildiği ise, bu seviyenin görece sağlıklı ya da görece rahatsız mı sonuçlanacağını belirler. En belirgin şey şu ki, öz, her safhada, bu safhayla özdeşleşmeye başlar ve öz, her safhaya uygun yükümlülükleri başarıyla yerine getirmelidir; bu, ister tuvalet adetlerini, isterse dili öğrenmek olsun. Ama gelişimin devamı için öz, bu safhanın geçmesine izin vermelidir ya da bir sonraki yeni ve daha yüksek safhaya zemin hazırlamak için bu safhadan uzaklaşmalıdır. Başka bir deyişle daha düşük safhadan ayrılıp, daha yüksek olan safhayla özdeşleşmeli ve daha sonra da daha yüksek olanı, daha düşük olanlatamamlamalıdır.

      Ayrıştırma ve daha sonra da bütünleme yükümlülüğüne "eklem noktası" adı verilir -bu, gelişimde bir dönüm noktası ya da önemli bir adım demektir. Bundan ötürü ikinci sütunda, "eklem noktaları" başlığı altında, dokuz temel seviye ya da safhaya tekabül eden, dokuz temel eklem noktası ya da dönüm noktası görürüz. Eğer belli bir eklem noktasında bir şeyler sürekli olarak kötü giderse, o zaman spesifik ve karakteristik bir hastalığa yakalanırsınız. Bu hastalıklar, "karakteristik hastalıklar" başlığı altında üçüncü sütunda gösterilmiştir. Bu sütunda psikoz, nevroz, varoluşsal krizler gibi şeylerle karşılaşırsınız.

     Sonuç olarak, çeşitli hastalıkların tedavisi için, değişik tedavi yöntemleri geliştirilmiştir ve ben de bunları "tedavi modelleri" başlığı altında, dördüncü sütunda gösterdim. Bunların her bir sorun karşısındaki en iyi ve en uygun tedavi yöntemleri olduğunu düşünüyorum ve ileride göreceğimiz gibi, psikoterapi ve meditasyon arasındaki ilişki, tam da burada devreye giriyor.

EZ: Bu basit diyagrama, inanılmaz derecede çok bilgi sığdırmışsınız. Her nokta üzerinde biraz daha ayrıntılı bir şekilde durmaya ne dersiniz? Bilinçliliğin temel yapıları üzerine kısa bir açıklama ile başlasak.

KW: Temel yapılar, uyanıklığın fundamental yapıtaşlarıdır; duyular, imgeler, dürtüler, konseptler ve benzeri gibi. Ben dokuz önemli temel yapıyı sıraladım ki, bu, perenyal felsefede Kusursuz Varoluş Zinciri diye bilinen şeyin -madde, beden, ruh ve tin- sadece genişletilmiş bir versiyonudur.

     Gelişim sırasında göre dokuz seviye şöyledir;
     Bir, duyufiziksel yapılar -bunlar bedenin cismî unsurlarına ilaveten duyu ve algıları içerir. Bu Piaget'in duyudevimsel zeka dediği; Aurobindo'nun fiziksel-duyusal, Vedanta'nın annamaya-kosha dediği şeydir.
     İki, fantezik-duygusal -bu, duygusal-seksüel seviyedir; dürtü, libido, şevk-canlılık, biyoenerji, prana artı imgeler seviyesidir. İlk zihinsel formlar, imgeler -Aireti'nin "fantezik seviye" dediği- bebek yaklaşık yedi aylıkken ortaya çıkar.
     Üç, temsilî zihin -Piaget'in preoperasyonel dediği şeydir. İki ila dört yaş arası ortaya çıkan sembollerle, dört ila yedi arası ortaya çıkan konseptlerden oluşur.

EZ: İmge, sembol ve konsept arasındaki fark nedir?

KW: İmge, gördüğümüz bir şeyin temsilidir. Bu oldukça basit. Örneğin, bir ağaç imgesi şöyle ya da böyle, gerçek bir ağaca benzer. Sembol de bir şeyi temsil eder ama o şeye benzemez, bu biraz daha zor ve "yüksek" bir yükümlülüktür. Mesela "Fido" sizin köpeğinizi temsil eder ama ona benzemez ve bu yüzden, bunu akılda tutmak daha zordur. Son olarak, konsept ise bir "şeyler" sınıfını temsil eder. "Köpek" konsepti olası bütün köpekleri temsil eder, sadece "Fido"yu değil. Bu daha da zor bir yükümlülüktür. Bir sembol bir şeyi gösterirken, konsept bir şeyi çağrıştırır. Ama sembol ve konseptleri, preoperasyonel ya da temsilî zihin adlandırılması altında beraber kullanırız.

EZ: Ve sıradaki kural/rol zihni mi?

KW: Dördüncü seviye, kural/rol zihni, yedi ila on bir yaş arası ortaya çıkar. Piaget buna "konsantre operasyonel düşünüş" diyor. Budistler ise manovijnana diyor; zihin konsantre bir şekilde, duyusal deneyimi idare eder. Ben buna kural/rol zihni diyorum çünkü bu, kural belirlenimli düşünüşün ortaya çıktığı ilk yapıdır. Bu, çoğaltma ya da bölme gibi ve ötekinin rolüne bürünme ya da özün kendisininkinden farklı bir bakış açısı sunabilme yetisinin ortaya çıktığı ilk yapıdır. Bu çok önemli bir yapıdır çünkü karşılaştığı karmaşık "operasyon"lar karşısında konsantre ve gerçek bir performans sergileyebilmektedir. Bu, örneğin mitlerin gerçekten doğru olduğunun düşünüldüğü bir yapıdır. Yani bunu özellikle vurgulamak istedim.

     Beşinci seviye, ben buna formal -refleksif diyorum. Bu sadece düşünülen değil ama ayrıca düşünce üzerine düşünülebilen ilk yapıdır. Bu yüzden bu yapıda kendi kendini denetleme ve kuramsal uslamlama ya da bir önermeyi, ipucuna dayanarak test etme yetisi söz konusudur. Piaget buna operasyonel düşünüş diyor. Bu yapı, tipik olarak büyüme çağında ortaya çıkar ve yine bu yapı, öz-bilinçlilikten ve bu periyodun hırçın idealizminden sorumludur. Aurobindo buna "uslamlayıcı akıl" Vedanta ise manomaya-kosha diyor.

     Altıncı seviye ise varoluşsaldır ya da vizyon-mantıktır; bu, ayrıştıran değil ama kapsayan, bütünleyen, bağ kuran ve katılımcı bir mantıktır. Aurobindo buna "yüksek akıl" diyor ve Budizm’de ise buna manas deniliyor. Bu bütünleyici bir yapıdır. Bu yapıda özellikle, akıl ve bedeni daha yüksek düzende bir birleşme için bütünleme yetisi ortaya çıkar. Ben bu yapıya akıl-beden birleşiminin (kimlik değil) sembolü olan "centaur"* adını veriyorum.

     Yedinci seviye, kutsal seviyedir ama bu, kendiliğinden ruhsal kapasitelere -bunlar, burada gelişmeye başlayabilmesine rağmen- işaret etmez. Bu temelde, transpersonal, tinsel ya da tefekkürî gelişimin başlangıç safhalarına işaret eder. Aurobindo, buna "aydınlanmış akıl" diyor.

     Sekizinci seviye, gizli seviye ya da tinsel gelişimin ara safhasıdır; bu, Budizm'de yidam ve Hinduizm'da isthadeva olarak bilinen, çeşitli kutsal, aydınlık ya da ilahî formların (bunlar, üçüncü ya da dördüncü seviyedeki kollektif mitik formlarla karıştırılmamalıdır) yuvasıdır. Kişisel bir Tanrı'nın, "gerçek" transpersonal arketiplerin ve birey-ötesi formların yuvasıdır. Aurobindo buna "sezgisel akıl" diyor. Vedanto'da vijnanamaya kosha, Budizm'de ise alaya-vijnana diye anılır.

     Dokuzuncu seviye, nedensel seviyedir; bu, diğer bütün seviyelerin saf, görünmez kaynağıdır. Bu, kişisel bir Tann'nın değil, biçimsiz bir Tanrı ya da Abyss'in yuvasıdır. Aurobindo buna "aşkın akıl" diyor; Vedanta'da ise, saadet bedeni demek olan anandamaya-kosha terimi ile anılır.

     Son olarak, diyagramın üzerine resmedildiği kağıt ise, diğerlerinin arasında bir seviye değil ama bütün seviyelerin Yurdu ve Gerçekliği olan, nihai gerçekliği ya da mutlak Tin'i temsil etmektedir. Aurobindo, buna "süper akıl" diyor; Vedanta'da turiya, Budizm'de ise saf alaya olarak adlandırılır.

EZ: Yani, birinci seviye madde, ikinci seviye beden, üçüncü, dördüncü ve beşinci seviyeler ise akıldır.

KW: Evet, bu doğru, benim 'centaur' dediğim altıncı seviye akıl ve bedenin birleştirilmesidir; yedi ve sekizinci seviyeler ise ruhtur. Dokuzuncu seviye ve kağıt yüzey ise Tin'dir. Daha önce de söylediğim gibi bu, madde, beden, akıl, ruh ve tin üzerine yapılan incelikli bir çalışmadır ama bu, Batı'daki psikolojik araştırıcılarla ilişkilendirilebilecek bir şekilde yapılır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder