Loading

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Ölümlülüğün farkındalığı?

Ölümlüğün farkındalığı insana mı mahsus?
Veya ölümlülüğün farkındalığı mı insana mahsus?
Yoksa ölümün inkarı mı insana mahsus?
Ölümsüzlük arayışı insana mahsus mu?
...


"Aslında Heidegger'in çağdaş ölüm felsefesinde böylesi baskın bir rol oynamasının bir nedeni var ve bu neden, sadece başyapıtı Varlık ve Zaman'ı baştan sona okumanın ölüme yakın bir deneyime denk gelmesi değildir. Hayır, Heidegger'in Ö felsefesine büyük katkısı, otantik yaşamak -dürüstçe, yaşamın ne olduğunu fark ederek- için ölümle kafadan yüzleşmeyi öğütlemesidir. Ölüm bilinci yoksa yarı-canlıyız demektir. Akademisyenlerden birine göre, herhalde bir dersinde, Heidegger bunu açıkça ortaya koymuştur:

     Ölümü yaşamıma alır, anlar, kabullenir ve ölümle cesaretle yüzleşirsem kendimi ölüm kaygısından ve yaşamın alçaklığından kurtarırım ve ancak o zaman kendim olmak üzere özgür olurum. 

Heidegger, mesela bir kedinin değil de, sadece insanın ölümlülüğünün farkında olduğu gerçeğini vurgular. Kedicik, yakalanmamak için tırmık atıp ısırabilir ama köpek kazandığında kendisini bekleyecek Büyük Boşluk'un farkında değildir. Haliyle ölümlülüğün farkında olmak insanlık durumuna has ve temel bir özelliktir. 

Ama çoğumuz için bu "farkındalık hali" alt seviyede ve belirsizdir. Ölümü inkar halinde yaşarız; Heidegger'e göre buna yaşamak falan denmez. Yaklaşan ölümün bilincine varmadan yaşamı tamamıyla fark edemeyiz."


"Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu..." sf 51-52
Yaşamı ve Ölümü Felsefespri Yoluyla Anlamak
Thomas Cathcart & Daniel Klein

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder