Bugün, diğerlerinin zihinleri sorunu üzerine konuşacağız. Ve bahsedeceğim konu felsefeden bildik bir konu değil, yani ‘Diğer insanların zihinleri olduğunu nasıl bilebiliriz?’. Yani, belki bir zihniniz var, ve herkes sadece inandırıcı birer robot. Bu felsefede bir sorundur. Ancak bugün için, dinleyicilerin bir zihni olduğunu farz edeceğim ve bu konuyu daha fazla dert etmeyeceğim.
İkinci bir sorun, belki bize ebeveynler, öğretmenler ve eşler, ve yazarlar olarak daha tanıdık gelecek. Bu da, ‘Bir başkasının ne istediğini ve neye inandığını bilmek neden bu kadar zor?’ ya da belki, daha da alakalı, ‘Neden başkasının istediğini ya da inandığını değiştirmek bu kadar zor?’
Bence bunu en iyi yazarlar ortaya koyuyor. Phillip Roth’un söylediği gibi ‘Ve yine diğer insanlar dediğimiz bu korkunç mühim işle ilgili ne yapmalıyız? Hepimiz gayet kötü donanımlıyız, diğerinin içinden geçenleri ve görünmez amaçlarını tasavvur etmekte.' Yani bir öğretmen ya da bir eş olarak, bu, elbette, her gün karşılaştığım bir sorun. Ancak bir bilim insanı olarak, diğer zihinler konusuyla farklı bir şekilde ilgileniyorum ve bugün sizinle paylaşacağım konu bu. Ve bu, ‘Diğer zihinleri bilmek ne kadar kolaydır?’ sorunu.
Bir örnekle başlayalım, bir yabancının anlık görüntüsü, bu kadının ya da bu adamın ne düşündüğünü tahmin etmek için neredeyse hiç bilgiye ihtiyacınız yok. Diğer bir deyişle, sorunun özü, diğer zihinleri düşünmek için kullandığımız makine, beynimiz, parçalardan, beyin hücrelerinden oluşur, tıpkı tüm diğer hayvanlarla, maymunlarla, ve fare ile, ve hatta deniz tavşanlarıyla paylaştığımız gibi. Ve ancak , bunları özel bir ağ örgüsüne koyarsanız, elde edeceğiniz Romeo ve Juliet’i yazma kapasitesidir. Ya da, Alan Greenspan’ın dediği gibi, ‘Söylediğimi düşündüğün şeyi anladığını sandığını biliyorum, ama duyduğunu sandığın şeyin benim demek istediğim olmadığını fark ettiğinden emin değilim.’ (Gülüşmeler)
Yani benim bilişsel sinirbilim alanındaki işim, her biri bir elimde olmak üzere bu fikirleri üstlenmek. Ve bu basit üniteleri, basit mesajları uzay ve zamanda, bir iletişim ağında nasıl bir araya getireceğinizi anlamaya çalışmak ve bu inanılmaz zihinler hakkında düşünme kapasitesini anlamak. Bununla ilgili üç şeyden bahsedeceğim bugün. Açıkçası tüm bu proje muazzam. Ve size diğer insanların düşünceleri hakkında düşünmek için kullanılan özel beyin alanının keşfi ile ilgili atılan ilk birkaç adımdan bahsedeceğim. Bu zor işin nasıl yapılacağını öğrenirken bu sistemin yavaş çalışması hakkında bazı gözlemler. Ve son olarak, insanlar arasındaki bazı farklılıkları, diğerlerini nasıl yargıladığımızı, beyin sistemindeki farklılıklarla açıklanabileceğini göstermek.
İlk olarak, size söylemek istediğim ilk şey, insan beyninde, beyinlerinizde, bir alan var, işi diğer insanların ne düşündüğünü düşünmek. Bu onun bir resmi. Sağ temporo-pariyetal kavşak (Right Temporo-Parietal Junction - RTPJ) deniyor. Sağ kulağınızın üzerinde ve arkasında. Ve bu size gösterdiğim resimlere bakarken, ya da Romeo ve Juliet’i okurken, ya da Alan Greenspan’i anlamaya çalışırken kullandığınız beyin alanı. Ve bu alanı diğer mantık sorunlarını çözerken kullanmazsınız. Yani bu beyin alanına RTPJ denir. Ve bu resim, tipik yetişkin insan dediğimiz bir grupta ortalama etkinleştirmeyi gösteriyor. MIT lisans öğrencileri bunlar. (Gülüşmeler)
Bu beyin sistemi ile ilgili söylemek istediğim ikinci şey, biz yetişkin insanlar diğer zihinleri anlamada gerçekten iyi olmamıza rağmen, her zaman böyle olmadığımız. Çocukların sisteme girmeleri oldukça uzun zaman alır. Bu uzun ve genişletilmiş süreçle ilgili biraz daha fazla şey paylaşacağım. Size göstereceğim ilk şey, üç ila beş yaşları arasındaki bir değişiklik; çocuklar başkasının kendilerininkinden farklı inançlara sahip olabileceğini anlamayı öğrendiklerinde. Yanlış inanış görevi adını verdiğimiz standart türde bir bilmece ile karşılaşan beş yaş çocuğunu göstereceğim size.
Video: Bu ilk korsan. Adı Ivan. Korsanların gerçekte ne sevdiğini bilir misin? Korsanlar gerçekten peynirli sandviç severler.
Çocuk: Peynir mi? Peynire bayılırım!
R.S.: Evet. Böylece Ivan peynirli sandviçi alıyor. Ve ‘Hmmmm. Nefis, peynirli sandviçe bayılırım’ diyor. Ve Ivan, sandviçini bir korsan sandığının üzerine koyuyor. Ve Ivan diyor ki, ‘Biliyor musun? Yemeğimle içecek bir şey alacağım.’ Böylece Ivan içecek bir şey almaya gidiyor. Ve Ivan uzaktayken rüzgar esiyor, ve sandviçi yere düşürüyor. Ve sonra diğer korsan geliyor. Bu korsanın adı Joshua. Ve Joshua da peynirli sandviçi gerçekten çok seviyor. Joshua da peynirli sandviç alıyor ve ‘Hmmm... Nefis, peynirli sandviçe bayılırım’ diyor. Ve peynirli sandviçini bir korsan sandığının üzerine koyuyor.
Çocuk: O zaman bu onun.
R.S.: Bu Joshua’nınki. Doğru.
Çocuk: Ve sonra onunki yere düştü.
R.S.: Kesinlikle doğru.
Çocuk: O zaman hangisi kendisinin bilemeyecek.
R.S.: Oh. O zaman Joshua içecek almaya gidiyor. Ivan geri geliyor ve ‘Peynirli sandviçimi istiyorum’ diyor. O zaman sence Ivan hangisini alacak?
Çocuk: Bence şunu alacak.
R.S.: Öyle mi, sence bunu mu alacak? Pekala. Bakalım. Oh evet, haklısın. Bunu aldı.
Yani bu beş yaşında bir çocuk, diğer insanların yanlış düşüncelere sahip olabileceğini ve hareketlerinin sonuçlarının ne olacağını anlayabiliyor. Şimdi aynı bilmeceyi cevaplayan üç yaşındaki bir çocuğu göstereceğim.
Video: R.S.: Ve Ivan ‘Peynirli sandviçimi istiyorum’ diyor. Hangi sandviçi alacak? Sence bunu mu alacak? Bakalım ne olacak. Bakalım ne yapacak. İşte Ivan geliyor. Ve ‘Peynirli sandviçimi istiyorum’ diyor. Ve bunu alıyor. Hmm. Neden bunu aldı?
Çocuk: Onunki yerdeydi.
R.S.: Yani üç yaşındaki iki farklı şey yapıyor. İlk olarak Ivan’ın kendi sandviçini alacağını tahmin ediyor. Ve ikinci olarak, Ivan’ın kendisininkini bıraktığı yerdeki sandviçi aldığını görünce, bunu alıyor çünkü kendi sandviçi diyeceğimiz yerde, üç yaşındaki başka bir açıklama getiriyor. Kendi sandviçini istemediği için almıyor, çünkü artık kirli, yerde. Yani diğer sandviçi bu yüzden alıyor. Şimdi elbette, gelişme beş yaşında sona ermiyor. Ve bu başka insanların düşüncelerini düşünme sürecinin devamlılığını bahsi yükselterek ve çocuklara şimdi sorarak, hareket tahmini için değil, ancak ahlaki bir değerlendirme için görebiliriz. Öncelikle size üç yaşındakini tekrar göstereceğim.
Video: R.S.: Yani Ivan Joshua’nın sandviçini alarak kötü ve terbiyesiz mi oluyor?
Çocuk: Evet.
R.S.: Ivan’ın başı Joshua’nın sandviçini aldığı için belaya girmeli mi?
Çocuk: Evet.
R.S.: Belki de Ivan’ın Joshua’nın sandviçini aldığı için kötü olduğunu düşünmesi şaşırtıcı değil. Çünkü Ivan’ın Joshua’nın sandviçini alma nedenini kendi kirli sandviçini yemek istememe sanıyor. Şimdi size beş yaşındakini göstereceğim. Beş yaşındakinin Ivan'ın neden Joshua'nın sandviçini neden aldığını gayet iyi anladığını hatırlayın.
Video: R.S.: Ivan Joshua’nın sandviçini aldığı için kötü ve terbiyesiz mi?
Çocuk: Hımm, evet.
R.S.: Yani, yedi yaşına kadar daha çok yetişkin tepkisine benzeyen bir tepkiyle karşılaşmayız.
Video: R.S.: Ivan Joshua’nın sandviçini aldığı için başı belaya girmeli mi?
Çocuk: Hayır, çünkü rüzgarın başı belaya girmeli.
R.S. : Sandviçleri yer değiştirmesinden dolayı rüzgarın başı belada olmalı diyor. (Gülüşmeler)
Ve şimdi laboratuvarda yapmaya başladığımız, çocukları beyin tarayıcısından geçirmek ve diğer insanların ne düşündüğüne dair bu yeteneği geliştirirken beyinlerinde neler olduğunu sormaktı. İlk olarak, çocuklarda aynı beyin alanının, RTPJ’nin diğer insanlar hakkında düşünürken kullanıldığını görüyoruz. Ancak tam olarak yetişkin beyni gibi değil.
Yani yetişkinlerde, söylediğim gibi, bu beyin bölgesi neredeyse tamamıyla özelleşmiş durumda. Diğer insanların ne düşündüğünü düşünmek dışında neredeyse hiçbir şey yapmıyor. Çocuklarda, beş yaşından sekiz yaşına kadar, size az önce gösterdiğim yaş aralığında bu daha az. Ve aslında sekiz ila on bir yaş aralığına bakacak olursak, erken ergenliğe geçtiğinde, hala yetişkinlere benzer bir beyin bölgesine sahip değiller. Ve bu nedenle gördüğümüz, çocuklukta ve hatta ergenliğe kadar, hem bilişsel sistem, hem de diğer zihinler hakkında düşünme yetisi, hem de bunu destekleyen beyin sistemi, yavaşça gelişmeye devam ediyor.
Ancak elbette, muhtemelen fark ettiğiniz gibi, yetişkinlikte dahi, insanlar diğer zihinleri düşünmede ne kadar iyi olduklarına, ne kadar sıklıkla ve ne kadar etkili bunu yaptıklarına göre farklılık gösterirler. Bizim bilmek istediğimiz, yetişkinler arasındaki diğer insanların düşüncelerini düşünme konusundaki farklılık bu beyin bölgeleri arasındaki farklılıkla açıklanabilir mi? Böylece ilk yaptığımız şey yetişkinlere, çocuklara verdiğimiz korsan probleminin bir versiyonunu vermek oldu. Ve şimdi size bunu göstereceğim.
Grace ve arkadaşı bir kimya fabrikası turundalar ve bir kahve arası veriyorlar. Ve Grace'in arkadaşı kahvesi için şeker istiyor. Grace kahve yapmaya gidiyor ve kahvenin yanında içinde beyaz bir toz, yani şeker olan bir kavanoz buluyor. Ancak toz 'Ölümcül zehir' diye etiketlenmiş. Grace, bu tozun ölümcül bir zehir olduğunu düşünüyor. Ve onu arkadaşının kahvesine koyuyor. Arkadaşı kahveyi içiyor ve birşey olmuyor.
Kaç insan Grace'in kahve içine bu tozu koymasının ahlaki olarak hoş görülebilir olduğunu düşünür? Pekala. Güzel. (Gülüşmeler) İnsanlara Grace'in, başarısız zarar verme denemesi dediğimiz bu durumda ne kadar suçlu olduğunu sorduk.
Ve bunu başka bir durumla, gerçek dünyada herşeyin aynı olduğu durumla karşılaştırabiliriz. Toz hala şeker, ancak Grace'in aklındaki düşünce farklı. Şimdi bu tozun şeker olduğunu düşünüyor. Ve belki de şarşırtıcı olmayan bir şekilde, eğer Grace tozun şeker olduğunu düşünür ve kahveye koyarsa, insanlar onun bir suçu olmadığını söyleyecektir. Dİğer taraftan eğer tozun, şeker olmasına rağmen, zehir olduğunu düşünürse, o zaman insanlar suçlu olduğunu söyleyecektir, gerçek dünyada sonuçta aynı şey olmasına rağmen.
Ve aslında bu başarısız zarar verme girişimi durumunda, kaza diyeceğimiz diğer durumdan daha da suçlu olduğunu söyleyeceklerdir. Grace'in tozun şeker olduğunu düşündüğü durumda, çünkü 'şeker' olarak etiketlenmişti ve kahve makinesinin yanındaydı, ancak aslında toz zehirdi. Yani toz zehir olmasına rağmen, arkadaşı kahveyi içti ve öldü, insanlar Grace'in bu durumda daha az suçlu olduğunu söyleyecektir, zehir olduğunu düşündüğü diğer durumdan farklı olarak masumca tozun şeker olduğunu düşündüğü ve hiçbir zarar gelmediği için.
Ancak insanlar Grace'in kaza durumunda tam olarak ne kadar suçlanması gerektiği konusunda hemfikir değiller. Bazıları daha fazla suçlanması gerektiğini düşünürken, bazıları daha az. Ve ben size bu yargıya varan insanların beyinlerine baktığımızda ne olduğunu göstereceğim. Size gösterdiğim, soldan sağa doğru, beyin bölgesinde ne kadar aktivite olduğu. Ve yukarıdan aşağıya, insanların Grace'i ne kadar suçladığı.
Ve gördüğünüz, solda, çok az hareket olan bu beyin bölgesinde, insanlar onun masum olduğu inancına daha az dikkat ediyorlar ve kazadan dolayı daha suçlu olduğunu söylüyorlar. Diğer yandan, sağda, çok hareketin olduğu yerde, insanlar suçsuz olduğuna dair inanca daha fazla dikkat ediyor, kazaya neden olmaktan dolayı daha az suçlanması gerek diyor.
Yani bu iyi, ancak tabii tercihimiz bir yol bulup bu beyin bölgesindeki fonksiyona karışmak ve insanların ahlaki yargılarını değiştirebilir miyiz, bunu görmek. Ve böyle bir aletimiz var. Adı da Trans-Kraniyal Manyetik Stimülasyon, ya da TMS. Bu, birisinin beyninin içine, beyinlerinin küçük bir bölgesine sinyaller göndermemize izin veren, ve bu bölgedeki nöronların fonksiyonunu kısa bir süre için bozan bir alet.
Size bunun bir örneğini sunacağım. İlk olarak size, bunu manyetik bir sinyal olduğunu göstermek için, makine üzerine bir çeyreklik koyduğunuzda ne olduğunu göstereceğim. Klik sesini duyduğunuzda makineyi çalıştırıyoruz. Şimdi aynı sinyali beynime uygulayacağım, beynimin elimi kontrol eden kısmına. Bu bir fiziksel güç değil, sadece manyetik bir sinyal.
Video: Kadın: Hazır mısın?
Rebecca Saxe: Evet.
Peki, bu, beynime manyetik bir sinyal göndererek, elimde istem dışı bir kasılmaya neden oldu. Ve şimdi RTPJ'ye uygulanmış olan aynı sinyali kullanabiliriz, ve insanların ahlaki yargılarını değiştirebilir miyiz diye sorabiliriz. Bunlar size daha önce gösterdiğim yargılar, insanların normal ahlaki yargıları. Ve sonra TMS'yi RTPJ'ye uygulayabiliriz, ve insanların yargılarının nasıl değiştiğini sorabiliriz. Ve ilk olarak, insanlar genelde bu görevi hala ayrıntısıyla yapabilirler.
Yani durumla ilgili yargıları, her şey iyiyken aynı kalıyor. Onun suçu olmadığını söylüyorlar. Ancak başarısız bir zarar verme girişimi durumunda Grace'in zehir olduğunu düşündüğünde, ancak gerçekte şeker olduğunda, insanlar şimdi, tamamdır, kahvesine tozu koymaktan dolayı daha az suçludur diyecektir.
Ve kaza durumunda, şeker olduğunu düşündüğünde, ancak gerçekte zehir olduğunda ve ölüme neden olduğunda, insanlar, şimdi tamam değil, daha fazla suçludur diyecektir. Yani bugün size söylediğim şu; aslında insanlar diğer insanların düşüncelerini düşünmek konusunda özellikle iyi donanımlıdır.
Diğer insanların ne düşündüğünü düşünmemizi sağlayan özel bir beyin sistemimiz var. Bu sistemin gelişmesi uzun sürer, çocukluktan erken ergenliğe yavaşça gelişmesi zaman alır. Ve hatta yetişkinlikte, beyin bölgesindeki farklılıklar, diğer insanlar hakkında ne düşündüğümüz ve yargılarımız konusunda yetişkinler arasındaki farkı açıklayabilir.
Ancak son sözü yine yazarlara vermek istiyorum. Ve Philip Roth'a kapanışı yapması için, "Gerçek şu ki, zaten yaşamanın insanları doğru anlamakla bir alakası yoktur. Onları yanlış anlamak, yaşamak budur. Onları yanlış ve yanlış ve yanlış anlamak, ve sonra dikkatli bir gözden geçirmeyle tekrar yanlış anlamak." Teşekkürler. (Alkışlar)
Chris Anderson: İnsanların ahlaki yargılarını değiştirmek için manyetik sinyallerin kullanılmasından bahsetmeye başladığında bu korkutucu gibi geliyor. (Gülüşmeler) Bana lütfen Pentagon'dan, mesela, telefonlar almadığını söyle.
Rebecca Saxe: Almıyorum. Yani, arıyorlar, ama ben cevap vermiyorum. (Gülüşmeler)
C.A.: Arıyorlar mı? O zaman, gerçekten, gerçekten, bazı geceler bu iş nereye gittiğini merak ederek gözlerin açık yatmalısın. Demek istediğim, harika bir insan olduğun belli. Ama birisi bu bilgiyi alabilir ve gelecekte belki işkence hücresi değil ama, buradaki insanları endişelendirecek şeyler yapabilir.
R.S.: Evet, bizim endişemiz bu. O yüzden, TMS ile ilgili bir kaç şey söyleyeceğim. Birincisi, bilginiz olmadan TMSlenemezsiniz. Yani bu gizlice kullanılabilecek bir teknoloji değil. Aslında bu küçük değişiklikleri yapmak oldukça zor. Size gösterdiğim değişiklikler bana çok etkileyici geliyor bize beynin fonksiyonu hakkında gösterdiklerinden dolayı. Ancak bunlar bizim aslında yaptığımız ahlaki yargılar karşısında küçükler. Ve bizim değiştirdiğimiz, insanların ne yapacaklarına karar verirken, harekete geçme kararı verirken kullandıkları ahlaki yargılar değil. Diğer insanların hareketlerini değerlendirme yeteneğini değiştiriyoruz. Yani ben yaptığımı bir ceza duruşmasında davalı üzerinde çalışmak gibi değil, juri üzerinde çalışmak gibi görüyorum.
C.A.: Sizin çalışmanız, eğitimde tavsiyelere yol açacak, belki daha adil ahlaki yargılarda bulunabilecek bir nesil yetiştirebilecek mi?
R.S.: Bu idealist ümitlerden bir tanesi. Buradaki tüm araştırma programı, insan beyninin farklı alanları üzerinde çalışma konusu, tamamen yeni. Yakın zamana kadar beyin hakkında bildiklerimiz herhangi bir hayvan beyninin de yapabildikleri şeylerdi. Böylece hayvan modellerinde çalışabilirdik. Beyinlerin nasıl gördüğünü, ve bedeni nasıl kontrol ettiklerini, nasıl duyup nasıl hissettiğini biliyorduk. Beyinlerin insana özgü şeyleri nasıl yaptığını anlama projesinin tümü, dil öğrenme, ve soyut kavramlar, ve diğer insanların düşünceleri hakkında düşünme, bunlar yepyeni. Ve henüz bilmediğimiz, anlamanın sonuçları ne olacak bilmiyoruz.
C.A.: Son bir sorum var. Birçok insanın kafasını karıştıran, bilincin zor sorunsalı denen şey var. Bir beynin çalıştığını neden anladığınız düşüncesi, belki. Ama neden herkes bir şey hissetmek zorunda? Neden bizim çalışmamız için şeyleri hisseden varlıklara ihtiyaç duymamız gerekiyor? Parlak, genç bir sinirbilimcisiniz. Yani, acaba hiç şans var mıdır, kariyerinizin herhangi bir noktasında herhangi biri, siz ya da birisi, imkansız görünen bir sorunun anlaşılmasında bir paradigma kaymasıyla ortaya çıkacak?
R.S.: Umarım gelirler. Ve bence muhtemelen gelemeyecekler. Neden? Boşuna bilincin zor sorunsalı denmiyor. (Gülüşmeler)
C.A.: Bu harika bir cevap. Rebecca Saxe, çok teşekkürler. Bu şahaneydi. (Alkışlar)
~
İkinci bir sorun, belki bize ebeveynler, öğretmenler ve eşler, ve yazarlar olarak daha tanıdık gelecek. Bu da, ‘Bir başkasının ne istediğini ve neye inandığını bilmek neden bu kadar zor?’ ya da belki, daha da alakalı, ‘Neden başkasının istediğini ya da inandığını değiştirmek bu kadar zor?’
Bence bunu en iyi yazarlar ortaya koyuyor. Phillip Roth’un söylediği gibi ‘Ve yine diğer insanlar dediğimiz bu korkunç mühim işle ilgili ne yapmalıyız? Hepimiz gayet kötü donanımlıyız, diğerinin içinden geçenleri ve görünmez amaçlarını tasavvur etmekte.' Yani bir öğretmen ya da bir eş olarak, bu, elbette, her gün karşılaştığım bir sorun. Ancak bir bilim insanı olarak, diğer zihinler konusuyla farklı bir şekilde ilgileniyorum ve bugün sizinle paylaşacağım konu bu. Ve bu, ‘Diğer zihinleri bilmek ne kadar kolaydır?’ sorunu.
Bir örnekle başlayalım, bir yabancının anlık görüntüsü, bu kadının ya da bu adamın ne düşündüğünü tahmin etmek için neredeyse hiç bilgiye ihtiyacınız yok. Diğer bir deyişle, sorunun özü, diğer zihinleri düşünmek için kullandığımız makine, beynimiz, parçalardan, beyin hücrelerinden oluşur, tıpkı tüm diğer hayvanlarla, maymunlarla, ve fare ile, ve hatta deniz tavşanlarıyla paylaştığımız gibi. Ve ancak , bunları özel bir ağ örgüsüne koyarsanız, elde edeceğiniz Romeo ve Juliet’i yazma kapasitesidir. Ya da, Alan Greenspan’ın dediği gibi, ‘Söylediğimi düşündüğün şeyi anladığını sandığını biliyorum, ama duyduğunu sandığın şeyin benim demek istediğim olmadığını fark ettiğinden emin değilim.’ (Gülüşmeler)
Yani benim bilişsel sinirbilim alanındaki işim, her biri bir elimde olmak üzere bu fikirleri üstlenmek. Ve bu basit üniteleri, basit mesajları uzay ve zamanda, bir iletişim ağında nasıl bir araya getireceğinizi anlamaya çalışmak ve bu inanılmaz zihinler hakkında düşünme kapasitesini anlamak. Bununla ilgili üç şeyden bahsedeceğim bugün. Açıkçası tüm bu proje muazzam. Ve size diğer insanların düşünceleri hakkında düşünmek için kullanılan özel beyin alanının keşfi ile ilgili atılan ilk birkaç adımdan bahsedeceğim. Bu zor işin nasıl yapılacağını öğrenirken bu sistemin yavaş çalışması hakkında bazı gözlemler. Ve son olarak, insanlar arasındaki bazı farklılıkları, diğerlerini nasıl yargıladığımızı, beyin sistemindeki farklılıklarla açıklanabileceğini göstermek.
İlk olarak, size söylemek istediğim ilk şey, insan beyninde, beyinlerinizde, bir alan var, işi diğer insanların ne düşündüğünü düşünmek. Bu onun bir resmi. Sağ temporo-pariyetal kavşak (Right Temporo-Parietal Junction - RTPJ) deniyor. Sağ kulağınızın üzerinde ve arkasında. Ve bu size gösterdiğim resimlere bakarken, ya da Romeo ve Juliet’i okurken, ya da Alan Greenspan’i anlamaya çalışırken kullandığınız beyin alanı. Ve bu alanı diğer mantık sorunlarını çözerken kullanmazsınız. Yani bu beyin alanına RTPJ denir. Ve bu resim, tipik yetişkin insan dediğimiz bir grupta ortalama etkinleştirmeyi gösteriyor. MIT lisans öğrencileri bunlar. (Gülüşmeler)
Bu beyin sistemi ile ilgili söylemek istediğim ikinci şey, biz yetişkin insanlar diğer zihinleri anlamada gerçekten iyi olmamıza rağmen, her zaman böyle olmadığımız. Çocukların sisteme girmeleri oldukça uzun zaman alır. Bu uzun ve genişletilmiş süreçle ilgili biraz daha fazla şey paylaşacağım. Size göstereceğim ilk şey, üç ila beş yaşları arasındaki bir değişiklik; çocuklar başkasının kendilerininkinden farklı inançlara sahip olabileceğini anlamayı öğrendiklerinde. Yanlış inanış görevi adını verdiğimiz standart türde bir bilmece ile karşılaşan beş yaş çocuğunu göstereceğim size.
Video: Bu ilk korsan. Adı Ivan. Korsanların gerçekte ne sevdiğini bilir misin? Korsanlar gerçekten peynirli sandviç severler.
Çocuk: Peynir mi? Peynire bayılırım!
R.S.: Evet. Böylece Ivan peynirli sandviçi alıyor. Ve ‘Hmmmm. Nefis, peynirli sandviçe bayılırım’ diyor. Ve Ivan, sandviçini bir korsan sandığının üzerine koyuyor. Ve Ivan diyor ki, ‘Biliyor musun? Yemeğimle içecek bir şey alacağım.’ Böylece Ivan içecek bir şey almaya gidiyor. Ve Ivan uzaktayken rüzgar esiyor, ve sandviçi yere düşürüyor. Ve sonra diğer korsan geliyor. Bu korsanın adı Joshua. Ve Joshua da peynirli sandviçi gerçekten çok seviyor. Joshua da peynirli sandviç alıyor ve ‘Hmmm... Nefis, peynirli sandviçe bayılırım’ diyor. Ve peynirli sandviçini bir korsan sandığının üzerine koyuyor.
Çocuk: O zaman bu onun.
R.S.: Bu Joshua’nınki. Doğru.
Çocuk: Ve sonra onunki yere düştü.
R.S.: Kesinlikle doğru.
Çocuk: O zaman hangisi kendisinin bilemeyecek.
R.S.: Oh. O zaman Joshua içecek almaya gidiyor. Ivan geri geliyor ve ‘Peynirli sandviçimi istiyorum’ diyor. O zaman sence Ivan hangisini alacak?
Çocuk: Bence şunu alacak.
R.S.: Öyle mi, sence bunu mu alacak? Pekala. Bakalım. Oh evet, haklısın. Bunu aldı.
Yani bu beş yaşında bir çocuk, diğer insanların yanlış düşüncelere sahip olabileceğini ve hareketlerinin sonuçlarının ne olacağını anlayabiliyor. Şimdi aynı bilmeceyi cevaplayan üç yaşındaki bir çocuğu göstereceğim.
Video: R.S.: Ve Ivan ‘Peynirli sandviçimi istiyorum’ diyor. Hangi sandviçi alacak? Sence bunu mu alacak? Bakalım ne olacak. Bakalım ne yapacak. İşte Ivan geliyor. Ve ‘Peynirli sandviçimi istiyorum’ diyor. Ve bunu alıyor. Hmm. Neden bunu aldı?
Çocuk: Onunki yerdeydi.
R.S.: Yani üç yaşındaki iki farklı şey yapıyor. İlk olarak Ivan’ın kendi sandviçini alacağını tahmin ediyor. Ve ikinci olarak, Ivan’ın kendisininkini bıraktığı yerdeki sandviçi aldığını görünce, bunu alıyor çünkü kendi sandviçi diyeceğimiz yerde, üç yaşındaki başka bir açıklama getiriyor. Kendi sandviçini istemediği için almıyor, çünkü artık kirli, yerde. Yani diğer sandviçi bu yüzden alıyor. Şimdi elbette, gelişme beş yaşında sona ermiyor. Ve bu başka insanların düşüncelerini düşünme sürecinin devamlılığını bahsi yükselterek ve çocuklara şimdi sorarak, hareket tahmini için değil, ancak ahlaki bir değerlendirme için görebiliriz. Öncelikle size üç yaşındakini tekrar göstereceğim.
Video: R.S.: Yani Ivan Joshua’nın sandviçini alarak kötü ve terbiyesiz mi oluyor?
Çocuk: Evet.
R.S.: Ivan’ın başı Joshua’nın sandviçini aldığı için belaya girmeli mi?
Çocuk: Evet.
R.S.: Belki de Ivan’ın Joshua’nın sandviçini aldığı için kötü olduğunu düşünmesi şaşırtıcı değil. Çünkü Ivan’ın Joshua’nın sandviçini alma nedenini kendi kirli sandviçini yemek istememe sanıyor. Şimdi size beş yaşındakini göstereceğim. Beş yaşındakinin Ivan'ın neden Joshua'nın sandviçini neden aldığını gayet iyi anladığını hatırlayın.
Video: R.S.: Ivan Joshua’nın sandviçini aldığı için kötü ve terbiyesiz mi?
Çocuk: Hımm, evet.
R.S.: Yani, yedi yaşına kadar daha çok yetişkin tepkisine benzeyen bir tepkiyle karşılaşmayız.
Video: R.S.: Ivan Joshua’nın sandviçini aldığı için başı belaya girmeli mi?
Çocuk: Hayır, çünkü rüzgarın başı belaya girmeli.
R.S. : Sandviçleri yer değiştirmesinden dolayı rüzgarın başı belada olmalı diyor. (Gülüşmeler)
Ve şimdi laboratuvarda yapmaya başladığımız, çocukları beyin tarayıcısından geçirmek ve diğer insanların ne düşündüğüne dair bu yeteneği geliştirirken beyinlerinde neler olduğunu sormaktı. İlk olarak, çocuklarda aynı beyin alanının, RTPJ’nin diğer insanlar hakkında düşünürken kullanıldığını görüyoruz. Ancak tam olarak yetişkin beyni gibi değil.
Yani yetişkinlerde, söylediğim gibi, bu beyin bölgesi neredeyse tamamıyla özelleşmiş durumda. Diğer insanların ne düşündüğünü düşünmek dışında neredeyse hiçbir şey yapmıyor. Çocuklarda, beş yaşından sekiz yaşına kadar, size az önce gösterdiğim yaş aralığında bu daha az. Ve aslında sekiz ila on bir yaş aralığına bakacak olursak, erken ergenliğe geçtiğinde, hala yetişkinlere benzer bir beyin bölgesine sahip değiller. Ve bu nedenle gördüğümüz, çocuklukta ve hatta ergenliğe kadar, hem bilişsel sistem, hem de diğer zihinler hakkında düşünme yetisi, hem de bunu destekleyen beyin sistemi, yavaşça gelişmeye devam ediyor.
Ancak elbette, muhtemelen fark ettiğiniz gibi, yetişkinlikte dahi, insanlar diğer zihinleri düşünmede ne kadar iyi olduklarına, ne kadar sıklıkla ve ne kadar etkili bunu yaptıklarına göre farklılık gösterirler. Bizim bilmek istediğimiz, yetişkinler arasındaki diğer insanların düşüncelerini düşünme konusundaki farklılık bu beyin bölgeleri arasındaki farklılıkla açıklanabilir mi? Böylece ilk yaptığımız şey yetişkinlere, çocuklara verdiğimiz korsan probleminin bir versiyonunu vermek oldu. Ve şimdi size bunu göstereceğim.
Grace ve arkadaşı bir kimya fabrikası turundalar ve bir kahve arası veriyorlar. Ve Grace'in arkadaşı kahvesi için şeker istiyor. Grace kahve yapmaya gidiyor ve kahvenin yanında içinde beyaz bir toz, yani şeker olan bir kavanoz buluyor. Ancak toz 'Ölümcül zehir' diye etiketlenmiş. Grace, bu tozun ölümcül bir zehir olduğunu düşünüyor. Ve onu arkadaşının kahvesine koyuyor. Arkadaşı kahveyi içiyor ve birşey olmuyor.
Kaç insan Grace'in kahve içine bu tozu koymasının ahlaki olarak hoş görülebilir olduğunu düşünür? Pekala. Güzel. (Gülüşmeler) İnsanlara Grace'in, başarısız zarar verme denemesi dediğimiz bu durumda ne kadar suçlu olduğunu sorduk.
Ve bunu başka bir durumla, gerçek dünyada herşeyin aynı olduğu durumla karşılaştırabiliriz. Toz hala şeker, ancak Grace'in aklındaki düşünce farklı. Şimdi bu tozun şeker olduğunu düşünüyor. Ve belki de şarşırtıcı olmayan bir şekilde, eğer Grace tozun şeker olduğunu düşünür ve kahveye koyarsa, insanlar onun bir suçu olmadığını söyleyecektir. Dİğer taraftan eğer tozun, şeker olmasına rağmen, zehir olduğunu düşünürse, o zaman insanlar suçlu olduğunu söyleyecektir, gerçek dünyada sonuçta aynı şey olmasına rağmen.
Ve aslında bu başarısız zarar verme girişimi durumunda, kaza diyeceğimiz diğer durumdan daha da suçlu olduğunu söyleyeceklerdir. Grace'in tozun şeker olduğunu düşündüğü durumda, çünkü 'şeker' olarak etiketlenmişti ve kahve makinesinin yanındaydı, ancak aslında toz zehirdi. Yani toz zehir olmasına rağmen, arkadaşı kahveyi içti ve öldü, insanlar Grace'in bu durumda daha az suçlu olduğunu söyleyecektir, zehir olduğunu düşündüğü diğer durumdan farklı olarak masumca tozun şeker olduğunu düşündüğü ve hiçbir zarar gelmediği için.
Ancak insanlar Grace'in kaza durumunda tam olarak ne kadar suçlanması gerektiği konusunda hemfikir değiller. Bazıları daha fazla suçlanması gerektiğini düşünürken, bazıları daha az. Ve ben size bu yargıya varan insanların beyinlerine baktığımızda ne olduğunu göstereceğim. Size gösterdiğim, soldan sağa doğru, beyin bölgesinde ne kadar aktivite olduğu. Ve yukarıdan aşağıya, insanların Grace'i ne kadar suçladığı.
Ve gördüğünüz, solda, çok az hareket olan bu beyin bölgesinde, insanlar onun masum olduğu inancına daha az dikkat ediyorlar ve kazadan dolayı daha suçlu olduğunu söylüyorlar. Diğer yandan, sağda, çok hareketin olduğu yerde, insanlar suçsuz olduğuna dair inanca daha fazla dikkat ediyor, kazaya neden olmaktan dolayı daha az suçlanması gerek diyor.
Yani bu iyi, ancak tabii tercihimiz bir yol bulup bu beyin bölgesindeki fonksiyona karışmak ve insanların ahlaki yargılarını değiştirebilir miyiz, bunu görmek. Ve böyle bir aletimiz var. Adı da Trans-Kraniyal Manyetik Stimülasyon, ya da TMS. Bu, birisinin beyninin içine, beyinlerinin küçük bir bölgesine sinyaller göndermemize izin veren, ve bu bölgedeki nöronların fonksiyonunu kısa bir süre için bozan bir alet.
Size bunun bir örneğini sunacağım. İlk olarak size, bunu manyetik bir sinyal olduğunu göstermek için, makine üzerine bir çeyreklik koyduğunuzda ne olduğunu göstereceğim. Klik sesini duyduğunuzda makineyi çalıştırıyoruz. Şimdi aynı sinyali beynime uygulayacağım, beynimin elimi kontrol eden kısmına. Bu bir fiziksel güç değil, sadece manyetik bir sinyal.
Video: Kadın: Hazır mısın?
Rebecca Saxe: Evet.
Peki, bu, beynime manyetik bir sinyal göndererek, elimde istem dışı bir kasılmaya neden oldu. Ve şimdi RTPJ'ye uygulanmış olan aynı sinyali kullanabiliriz, ve insanların ahlaki yargılarını değiştirebilir miyiz diye sorabiliriz. Bunlar size daha önce gösterdiğim yargılar, insanların normal ahlaki yargıları. Ve sonra TMS'yi RTPJ'ye uygulayabiliriz, ve insanların yargılarının nasıl değiştiğini sorabiliriz. Ve ilk olarak, insanlar genelde bu görevi hala ayrıntısıyla yapabilirler.
Yani durumla ilgili yargıları, her şey iyiyken aynı kalıyor. Onun suçu olmadığını söylüyorlar. Ancak başarısız bir zarar verme girişimi durumunda Grace'in zehir olduğunu düşündüğünde, ancak gerçekte şeker olduğunda, insanlar şimdi, tamamdır, kahvesine tozu koymaktan dolayı daha az suçludur diyecektir.
Ve kaza durumunda, şeker olduğunu düşündüğünde, ancak gerçekte zehir olduğunda ve ölüme neden olduğunda, insanlar, şimdi tamam değil, daha fazla suçludur diyecektir. Yani bugün size söylediğim şu; aslında insanlar diğer insanların düşüncelerini düşünmek konusunda özellikle iyi donanımlıdır.
Diğer insanların ne düşündüğünü düşünmemizi sağlayan özel bir beyin sistemimiz var. Bu sistemin gelişmesi uzun sürer, çocukluktan erken ergenliğe yavaşça gelişmesi zaman alır. Ve hatta yetişkinlikte, beyin bölgesindeki farklılıklar, diğer insanlar hakkında ne düşündüğümüz ve yargılarımız konusunda yetişkinler arasındaki farkı açıklayabilir.
Ancak son sözü yine yazarlara vermek istiyorum. Ve Philip Roth'a kapanışı yapması için, "Gerçek şu ki, zaten yaşamanın insanları doğru anlamakla bir alakası yoktur. Onları yanlış anlamak, yaşamak budur. Onları yanlış ve yanlış ve yanlış anlamak, ve sonra dikkatli bir gözden geçirmeyle tekrar yanlış anlamak." Teşekkürler. (Alkışlar)
Chris Anderson: İnsanların ahlaki yargılarını değiştirmek için manyetik sinyallerin kullanılmasından bahsetmeye başladığında bu korkutucu gibi geliyor. (Gülüşmeler) Bana lütfen Pentagon'dan, mesela, telefonlar almadığını söyle.
Rebecca Saxe: Almıyorum. Yani, arıyorlar, ama ben cevap vermiyorum. (Gülüşmeler)
C.A.: Arıyorlar mı? O zaman, gerçekten, gerçekten, bazı geceler bu iş nereye gittiğini merak ederek gözlerin açık yatmalısın. Demek istediğim, harika bir insan olduğun belli. Ama birisi bu bilgiyi alabilir ve gelecekte belki işkence hücresi değil ama, buradaki insanları endişelendirecek şeyler yapabilir.
R.S.: Evet, bizim endişemiz bu. O yüzden, TMS ile ilgili bir kaç şey söyleyeceğim. Birincisi, bilginiz olmadan TMSlenemezsiniz. Yani bu gizlice kullanılabilecek bir teknoloji değil. Aslında bu küçük değişiklikleri yapmak oldukça zor. Size gösterdiğim değişiklikler bana çok etkileyici geliyor bize beynin fonksiyonu hakkında gösterdiklerinden dolayı. Ancak bunlar bizim aslında yaptığımız ahlaki yargılar karşısında küçükler. Ve bizim değiştirdiğimiz, insanların ne yapacaklarına karar verirken, harekete geçme kararı verirken kullandıkları ahlaki yargılar değil. Diğer insanların hareketlerini değerlendirme yeteneğini değiştiriyoruz. Yani ben yaptığımı bir ceza duruşmasında davalı üzerinde çalışmak gibi değil, juri üzerinde çalışmak gibi görüyorum.
C.A.: Sizin çalışmanız, eğitimde tavsiyelere yol açacak, belki daha adil ahlaki yargılarda bulunabilecek bir nesil yetiştirebilecek mi?
R.S.: Bu idealist ümitlerden bir tanesi. Buradaki tüm araştırma programı, insan beyninin farklı alanları üzerinde çalışma konusu, tamamen yeni. Yakın zamana kadar beyin hakkında bildiklerimiz herhangi bir hayvan beyninin de yapabildikleri şeylerdi. Böylece hayvan modellerinde çalışabilirdik. Beyinlerin nasıl gördüğünü, ve bedeni nasıl kontrol ettiklerini, nasıl duyup nasıl hissettiğini biliyorduk. Beyinlerin insana özgü şeyleri nasıl yaptığını anlama projesinin tümü, dil öğrenme, ve soyut kavramlar, ve diğer insanların düşünceleri hakkında düşünme, bunlar yepyeni. Ve henüz bilmediğimiz, anlamanın sonuçları ne olacak bilmiyoruz.
C.A.: Son bir sorum var. Birçok insanın kafasını karıştıran, bilincin zor sorunsalı denen şey var. Bir beynin çalıştığını neden anladığınız düşüncesi, belki. Ama neden herkes bir şey hissetmek zorunda? Neden bizim çalışmamız için şeyleri hisseden varlıklara ihtiyaç duymamız gerekiyor? Parlak, genç bir sinirbilimcisiniz. Yani, acaba hiç şans var mıdır, kariyerinizin herhangi bir noktasında herhangi biri, siz ya da birisi, imkansız görünen bir sorunun anlaşılmasında bir paradigma kaymasıyla ortaya çıkacak?
R.S.: Umarım gelirler. Ve bence muhtemelen gelemeyecekler. Neden? Boşuna bilincin zor sorunsalı denmiyor. (Gülüşmeler)
C.A.: Bu harika bir cevap. Rebecca Saxe, çok teşekkürler. Bu şahaneydi. (Alkışlar)
TED videoları, "Rebecca Saxe: Beyin Nasıl Ahlakî Kararlar Verir?"
~
EZ: Pekiyi, bir sonraki safha?
Ken Wilber: Dördüncü seviye olan, kural/rol aklı, tipik olarak 7 ila 11 yaş arasında etkindir; bu, bilinçlilikteki bazı derin değişimlere işaret eder. Eğer üçüncü seviyedeki -preoperasyonel düşünüş- bir çocuğu karşınıza alıp, bir tarafı yeşile ve diğer tarafı kırmızıya boyanmış bir topu gösterip, daha sonra yeşil taraf kendinize, kırmızı taraf çocuğa gelecek şekilde topu tutup, çocuğa sizin hangi renge bakmakta olduğunuzu sorarsanız, çocuk "kırmızı" diye cevap verecektir. Başka bir deyişle çocuk, sizin görüşünüzü yakalayamamakta, "öteki" rolüne bürünememektedir. Konsantre operasyonel düşünüş ortaya çıktığında ise çocuk, sizin bu sorunuza "yeşil" diye cevap verecektir. Yani "öteki" rolüne bürünebilecektir. Ayrıca, bu safhada çocuk, sınıf ayrımı, çarpma, hiyerarşizasyon gibi kural belirlenimli operasyonlara muvaffak olmaya başlayabilir.
Ken Wilber: Dördüncü seviye olan, kural/rol aklı, tipik olarak 7 ila 11 yaş arasında etkindir; bu, bilinçlilikteki bazı derin değişimlere işaret eder. Eğer üçüncü seviyedeki -preoperasyonel düşünüş- bir çocuğu karşınıza alıp, bir tarafı yeşile ve diğer tarafı kırmızıya boyanmış bir topu gösterip, daha sonra yeşil taraf kendinize, kırmızı taraf çocuğa gelecek şekilde topu tutup, çocuğa sizin hangi renge bakmakta olduğunuzu sorarsanız, çocuk "kırmızı" diye cevap verecektir. Başka bir deyişle çocuk, sizin görüşünüzü yakalayamamakta, "öteki" rolüne bürünememektedir. Konsantre operasyonel düşünüş ortaya çıktığında ise çocuk, sizin bu sorunuza "yeşil" diye cevap verecektir. Yani "öteki" rolüne bürünebilecektir. Ayrıca, bu safhada çocuk, sınıf ayrımı, çarpma, hiyerarşizasyon gibi kural belirlenimli operasyonlara muvaffak olmaya başlayabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder